Cuma Hutbesi

SABIR

14 Kasım 2025

قال الله تعالي: ﴿إنَّمَا يُوَفّىِ الصَّابِرُونَ أَجْرَهُمْ بِغَيْرِ حِسَابٍ﴾ [سورة الزمر: ١٠]

قال رسول الله ﷺ: ﴿وَمَا أُعْطِيَ أحَدٌ عَطَاءً هُوَ خَيْرٌ وَأوْسَعُ مِنَ الصَّبْرِ﴾ [البخارى]

Muhterem Müminler,

Hutbemiz SABRIN FAZİLETİ hakkındadır. İnsan hayatını nizama sokan ve insanı yücelten meziyetlerden birisi de sabırdır. Sabır; acıları tatlandıran, hamları olgunlaştıran ve felaketleri saadete dönüştüren ilahi bir iksirdir.

Sabır öfkeyi kontrol eder. Öfkesine sabreden kimse sonradan pişman olacağı hareketlere tevessül etmez.

Sabır kader ve kazaya teslimiyettir. Musibetlere karşı sabreden kimse Allah’a (c.c.) isyan etmez.

Sabır cennette büyük dereceler kazanmaya vesile olur. Onun içindir ki Cenab-ı Hak: “Sabredenlere mükafatları hesapsız verilecektir.”[1] buyurmaktadır.

Muhterem din kardeşlerim,

Sabır üç türlüdür: Birincisi ibadet ve itaate sabretmektir. Zira şeytan ve nefis kişiyi önce ibadetten uzak tutmak ister. Buna muvaffak olamazsa ibadet, itaat ve hizmetini yarım bıraktırarak hedefine ulaşmasına mâni olmaya çalışır. Bu durumda kulun yapacağı iş, kulluğunu güzel bir şekilde ifa etmekte sabırlı olmasıdır.

İkincisi günahlara dalmamaya sabretmektir. Nefis ve şeytan günahları süsleyerek o yoldan kişiyi sapıtmak ister. Günahların sahte güzelliğine aldanmamak ve cazibesine kapılmamak için sabretmek icap eder.

Üçüncüsü bela ve musibetlere sabretmektir.

Cenab-ı Hak Bakara Suresinin 155. Ayetinde şöyle buyurur: “Andolsun ki sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan canlardan ve mahsüllerden yana eksiltme ile imtihan edeceğiz. Sabredenlere lütf-u keremimi müjdele.”

Bela ve musibetlerin geliş sebepleri kişilere göre farklılık arzeder. İman ehli olmayan bir kimseye gelen musibet, onu cezalandırmak içindir. İman ehline gelen musibetler ise neticelerine göre şöyle değerlendirilir. Bir Müslüman isyan halinde iken musibete uğrar, fakat isyanından dönmezse cezadır; isyandan dönerse günahına kefarettir. İtaat halinde iken gelirse Allah katındaki derecesinin ve rütbesinin yükselmesine vesiledir. Onun için iman ehline gelen bela ve musibetler hakkında İmam-ı Rabbani (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuştur:

“Bu musibetler görünüşte (yaradan akan) cerahatler gibi olsa da hakikatte manevi terakkileri ve meyveleri icap eden ilaç gibidir. Mevla’nın inayetiyle onların dünyada elde ettikleri neticeler, ahirette verileceği beklenilen nimetlerin (belki de) yüzde biridir.”[2]

Allah dostlarından Silistrevi (k.s.) Hazretleri de: “Vaki musîbetlere rıza lazımdır. Eğer belâdan hâli kalırsak kendimizden şüphe ederiz, “Biz münafık mıyız yoksa?”, deriz. Rasülüllah’ın yolunda olmanın icabı budur.”, buyurmuşlardır.[3] Bundan dolayıdır ki Allah dostları, din-i Mübin-i İslam’a hizmet ederken gelen belaları rahmet kabul etmişlerdir.

Bu hususta en yüce örnek Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dir. Peygamberlik döneminin Mekke’de geçen 13 senesinde sırf tebliğ vazifesini yaptığı için Mekke müşrikleri tarafından tasavvuru bile insanı dehşete düşüren eza ve cefaya maruz kalmış, fakat bundan şikâyet etmeyip sabretmeyi tercih etmiştir. Onun varisleri olan Allah dostları da aynı yolu takip etmişlerdir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Hiçbir kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ihsan verilmemiştir.”[4] buyurarak sabrın ne büyük bir nimet olduğunu ifade etmişlerdir.

Değerli Mü’minler, bu yıl Hac kayıtları Suudi Arabistan Hükumeti tarafından erken açılmıştır. “İslam Kültür Merkezleri Birliği Hac Kafilesi” ile hacca gitmek isteyenlerin kayıt yaptırmakta acele etmelerini rica ediyoruz. Yine aynı organizasyonla yılbaşı tatilinde ve daha sonra umre yapmak isteyen kardeşlerimizin vakit kaybetmeden müracaat etmelerini tavsiye ediyoruz.

 

[1] Zümer, 10

[2] Mektubat-ı İmam-ı Rabbani, c.2, Mektup 17

[3] Ali Erol, Hatıratım, s. 67

[4] Buhari, Zekat, 50 (1469)